Blog

Otoklav cihazı, sterilizasyon işlemleri için tercih edilen ve yüksek sıcaklık, basınç değerleri altında çalışabilen bir cihazdır ve buharlı sterilizatör olarak da bilinir. Genel olarak laboratuvar ortamları içerisinde tercih edilen otoklavlar, maddelerin ve yapıların üzerinde bulunan mikroorganizmaların yok edilmesi için kullanılır. Uygulanan işlemler sonrasında maddelerde bulunan tüm

Genel olarak vakumlama yöntemi ile çalışan cerrahi aspiratörler, sıvı ya da partikül çekme işlevleri sayesinde hastane, ambulans ve klinik içerisinde yoğun olarak kullanılmaktadır. Hasta bakım işlemlerine yardımcı olan bu cihazlar yüksek seviyede bir emiş gücüne sahip olmaktadır. Bu sebepten dolayı da ameliyatlar içerisinde ve kullanımı gerekli olan acil durumlarda anında tercih

Otoklav Yunanca ‘’auto’’ ve Latince ‘’clavis’’ kelimelerinden türetilen bir kelimedir. ‘’Kendinden kilitli cihaz” anlamını taşır. Otoklav diş hekimlerinin vazgeçilmez sterilizasyon cihazlarından biridir. Otoklavların çeşitli özelliklere sahip modelleri vardır. Bu özelliklerden bazıları post vakum, pre vakum ve digital printer özellikleridir. Otoklav, 1879 yılında Charles Chamberland tarafından

Diş ipleri ağız bakımı ve sağlığı için olmazsa olmaz ürünlerden biridir. Diş fırçası tek başına kullanıldığında yaklaşık olarak %40 oranında bir temizlik sağlar ve %60 gibi büyük bir oran temizlenmemiş olur. Diş fırçası ince ve detay kısımlara erişemez. %60’lık kalan kısmı ise yalnızca diş ipi temizleyebilir. Günde en az 1 kez diş ipi kullanmak gerekir. Bu şekilde ağız ve diş sağlığı korunmuş,

Kanser tedavisi gören kişilere ağız ve diş sağlığına yönelik tedavi uygulanamamaktadır. Kişi ağız ve diş sağlığına önem vermediği takdirde dişlerinde sorunla karşılaşırsa herhangi bir diş tedavisi alamayacağı için sıkıntı yaşayabilir. Dolayısıyla kanser tedavi sürecine giren hasta ağız ve diş ile alakalı hastalıklarla karşılaşmamak için ağız ve diş sağlığına özel bir önem vermelidir. Kanser

Nasıl ki anne ve babamızın genetiği göz rengimiz, saç rengimiz, boy uzunluğumuz gibi özelliklerimizi belirliyorsa diş sorunları da genetik olarak bize aktarılabilir. Yaş ilerledikçe gülümsemeyi değiştirebilecek çevresel faktörler yaşanabilir ancak diş ve çenenin büyüklüğü gibi unsurlar genetik olarak belirlenir. Dişlerin genetik olarak etkilenebileceği bazı durumları inceleyelim. • Doğuştan

Pediatrik diş hekimleri bebeklik ve gençlik yıllarındaki çocuklar dahil, kendilerini çocukların ağız sağlığına adamış hekimlerdir. Çocuklar süt dişlerini yaşamlarının ilk 6 ayında çıkarmaya başlar. 6-7 yaşlarında ilk dişlerini kaybetmeye başlarlar ve sonunda yerini ikincil, kalıcı dişler çıkarırlar. Eğer uygun diş bakımı olmazsa çocuklar, ömür boyu ağrı ve komplikasyonlara neden olabilecek

Oral piercingler, vücut modifikasyonu ve kendini ifade etme türü olarak eski bir tarihe sahiptir. Dil piercingi en yaygın oral piercing türü olarak kabul edilir. Bu tür piercing, takıların her iki ucunun da ağızda olduğu anlamına gelen "intraoral" olarak sınıflandırılır ("perioral", bir ucu ağızda ve bir ucu cilt yüzeyine nüfuz eden oral piercing anlamına gelir). Kırılma, Dökülme ve Diş

Diş hekimliği alanında diş ekipman ve tesislerindeki gelişmeler diş restorasyonlarını çok daha kolay, hızlı ve normalden biraz daha ucuz hale getirdi. Modern diş teknolojisi, ağız sağlığının gerçek durumunun görsel temsillerini sağlayarak hastalara diş hekimliği öğretimini daha mümkün kılmıştır. Daha Az Ağrı ve Rahatsızlık İnsanlar diş hekimine gitmeyi çoğu zaman sevmezler. Diş muayenesine

Dişler, insanlarda gıda çiğneme, yutma, sindirim, konuşma ve estetiğin önemli işlevlerine katkıda bulunur. Her diş bileşeni belirli bir amaca hizmet eder. İnsan dişlerinin gelişimi anne karnında başlar. Çocuklar genellikle süt dişlerini yaklaşık 6 aylıkken çıkarırlar. 12 yaşına gelindiğinde, süt dişlerinin çoğu kaybolur ve ikincil dişler, yetişkinliğe kadar bu dişlerin yerini almaya devam